bu bir haber sitesidir

20 Haziran 2010 Pazar

haftanın konuk yazarı - Serkan Türk

İyi Niyetli Güzel İşler!
Trabzon Sanatevi’nde ikincisi düzenlenen etkinlikler kısa film gösterimleriyle sonlandı. Her etkinlik kent belleğinde belli değişikliklere sebep olur. Oluşturulmuş havayı soluyanlar gelecek adına umutlanabileceği gibi giderek kendi kabuğuna çekilebilir de.


Profesyonel anlamda bir organizasyon düzenleme başarısını gösteremeyen etkinlik komitesinin kişisel hesaplaşmaların gölgesinde, önyargılı ve çıtası düşük bir etkinlik programıyla Trabzon’u küçümsediğini düşünüyorum. Bu durum ne yazık ki sanatsal çabaların önüne geçti. Bu da işlevi toplumu dönüştürmek, geliştirmek olan sanat üreticilerinin aslında kendilerini dönüştürmekteki başarısızlığını ortaya koyuyor.

Haftalardır Sanatevi çatısı altında kısa film konusunda eğitim almış kişilerin ağırlıkta yer aldığı, 1.Kısa Film Öykü Yarışması sonucunda çekilmiş film gösterimlerinin yapıldığı güne Müfit Semih Baylan’ın Kısa Film Gösterimi ve söyleşisinin konulmasının başka ne açıklaması olabilir? Bu aynı zamanda aylardır bu konuda eğitim vermiş ödüllü bir görüntü yönetmeni olan Aytekin Çakmakçı’nın sinemacı kimliğini hiçe saymak anlamını taşımaz mı?

Trabzon’da sanat bir tek binanın, birkaç derneğin, birkaç insanın tekelinde değildir. Böyle sanılmamalı. Bu etkinlikler devam edecekse şimdiden birkaç temel eksiğini ifade ederek gelecekte yapılacak olana katkı koymak gerekiyor.

Trabzon Sanatevi 2. Sanat Günleri hazırlık aşamasında geniş bir sanatçı topluluğu tarafından değil de, birkaç kişinin kişisel görüşleri doğrultusunda hazırlanmış olması ortaya çıkan programın başarısına gölge düşürmüştür.

Geçtiğimiz sene ilk etkinlikler öncesinde Sayın Adnan Taç’a ve İsmail Fandaklı’ya bireysel görüşlerimi ileterek, bu programın zenginleştirilerek bina dışına, kente yayılması gerektiğini belirtmiştim. Özellikle Trabzon’da yaşamını sürdüren şair, yazar, ressam ve diğer sanat dallarından insanların ilköğretim okullarına ve liselere hatta K.T.Ü’nin içinde bulunacağı programlarla tanıtımının yapılabileceğini, aynı zamanda bu etkinliklerin amacı olan sanata katkısının geniş çapta gerçekleştirilebileceğini anlatmaya çalışmıştım. İki dernek yöneticisi de görüşlerimi benimsediklerini belirtmiş tek kurum olmadıklarını, belli başlı derneklerle bu tip etkinlikleri yaparken ortak hareket etmek zorunda kaldıklarını belirtmişlerdi. İkincisi yapılacağı için umutlanmıştım.

Adnan Taç bu yıl etkinliklere okulları katarak güzel bir çaba içine girdi. Eleştirdiğim nokta yalnız Karikatürcüler Derneği adına okullarda gerçekleştirdiği etkinliklerde tek başına olması. Bu ve benzer derneklerden başka sanatçıların okullardaki programlarda yer almaması büyük bir eksiklik. Oysa bildiğim kadarıyla bu tür derneklerimizin Trabzon’da iki yüz civarında üyesi var.

Şöyle bir savunma yapılacağını şimdiden duyar gibiyim.

“Ama biz etkinliklerde yer almak isteyenlere müracaat edin dedik.”

Sanatçılar program yapmak için neden dilekçe yazarak başvuruda bulunsun. Madem bu etkinlikler bir ihtiyaçtan ortaya çıkıyor diyoruz programları hazırlayanlar bu ihtiyaçları neden doğru okuyamıyor? Kendi değerlerini sahiplenmek yerine öteki durumuna sokuyor?

Geçtiğimiz günlerde Sayın Taç’ın Günebakış gazetesinde aynı etkinliklerle ilgili yazdığı sanat günleri ardından başlıklı yazıda şu cümleler dikkat çekiyordu.

“Biliyoruz ki iyi niyetli güzel işler yapıldığında katılımcılar artacak.

Ne yazık ki kenarda durup başarısızlık bekleyenler üzüldü!

Sataşmaya, fesat üretmeye çalışanlar ise utandı(!)”

Merak ettiğim Sayın Taç’ın bu cümlelerle kimi, kimleri işaret ettiği? Ayrıca programların çoğunu takip etmiş bir kişi olarak Sayın Taç’ın İbrahim Sağlam’ın bu programlar esnasında kaç ayrı plaket ve teşekkür belgesi aldığı? Dünyanın neresinde görülmüş ev sahibi ekibin her programda kendine bir şekilde övgü düzdürdüğü?

Bu etkinlikleri tertipleyen ekibin işin başında katılımcıları, etkinlik programını belirleme aşamasında yaptıkları en büyük hata şehirle bütünleşecek programlar seçememiş, sanatçılardan özel programlar talep etmemiş olmaları.

Sanatevinin iki başlı yönetiminin bu güzel organizasyonda yerel basını yeterince kullanamaması da etkinliklerin sönük geçmesine sebep oldu. Halk bu etkinliğin gerçekleştiğinden bihaberdir. Çoğu boş salonlara hitap etmek zorunda kalan konuşmacılar için bu programlar verilmiş sözlerin tutulması anlamına geliyor.
Geçtiğimiz ay mimarlar odasında gerçekleştirilen Ç.Y.D.D’’nin Türkan Saylan adına düzenlediği etkinlikte katılımcı olan isimlerin çoğunun bu etkinlikler kapsamında yer almaması, bir nevi yok sayılması sanatın içine siyasetin girdiğinin açık bir işareti olarak okunabilir.

60 civarında program içerisinde hiç mi olumlu bir şey yoktu diye soracak olursanız elbette önemli bazı programların yapıldığını da söylemeliyim. Abdülkadir Budak, Ahmet Özer, Aydın Şimşek, Aytekin Çakmakçı, Derviş Pasin, Kudret Emiroğlu, Mustafa Reşat Sümerkan gibi değerli isimleri de konuk etti Sanatevi.

ÜNÜ ÜLKEMİZİN SINIRLARINI AŞAN RESSAM VE
KARİKATÜRİST
ŞÜKRAN ÜST:
"3. ULUSLAR ARASI RESİM FESTİVALİ 20-27 HAZİRAN 2010
TARİHİNDE TRABZON'DA BAŞLAYACAKTIR.
 '' DÜNYA KADINLARININ TUVALİNDE BARIŞ''
26 HAZIRANDA TRABZON BEŞİRLİ AYASOFYA ARASI SAHİLDE
BARIŞIN RESİMİNİ YAPMAK İÇİN
FIRÇASINI ELİNE ALAN HERKESİ BEKLİYORUZ!"