bu bir haber sitesidir

12 Haziran 2010 Cumartesi

Başbakan nihayet stad müjdesini verdi.

Bir dizi açılış ve temaslar için Trabzon'da bulunan
Başbakan nihayet müjdeyi verdi.
40 bin kişilk sdatyumun TOKİ tarafından 2 yıl içinde
bitiririleceğini belirtti.

FATİH TEKKE DÖNÜYOR MU?


TRABZONSPOR Teknik Direktörü Şenol Güneş’in,
“Fatih Tekke’yi alabiliriz” açıklaması camiada memnuniyetle karşılandı.
Öte yandan Rubin Kazan formasını giyen milli golcünün de yeniden bordo mavili formayı giymek istediği belirtildi.

Transfer çalışmalarını büyük bir titizlik içerisinde sürdüren ve Polonyalı stoper Glowacki’nin tranfserinde mutlu sona ulaşan Trabzonspor, eski golcüsü Fatih Tekke’yi yeniden gündemine aldı.

Bordo mavili takımın teknik direktörü Şenol Güneş’in bu futbolcuyu özellikle kadrosunda görmek istediği ve bu konudaki çağrısını da yönetime ilettiği belirtildi. Rubin Kazan’da mutsuz olan Fatih Tekke ile telefonda birkaç kez konuşan Güneş’in, “Seni yeniden aramızda görmek bize güç katar” diyerek moral verdiği belirtildi. Trabzonspor yönetiminin de gündemde olan yabancı forvet oyuncularıyla görüşmelerin tamamlanmasının ardından Fatih Tekke’nin transferine yoğunlaşabileceği belirtildi.

Bu arada bordo mavili takımın Salı günü Trabzon’da 3 yıllık sözleşme imzalatacağı Polonyalı stoper Glowacki’nin alınmasına teknik direktör Şenol Güneş çok sevindi. Bu futbolcunun takıma direkt katkı yapabilecek bir oyuncu olduğunu belirten Güneş, “Mevcut stoperlerimizden Song’un sözleşmesi sona erdiği için onla yollarımızı ayırmıştık. Egemen ve Giray’ın geçen sezonki performansından genel olarak memnunum. Tayfun da sakatlığı üzerinden attı. Yeni sezonda bu mevkide çok ciddi bir forma rekabeti yaşanacaktır” dedi.
Trabzon Valiliği ile Trabzon Belediyesinin ortaklaşa yürüttüğü projelerden biri olan "Mikro Kredi"ye başvurup iş yapmak isteyenlerin sayısının giderek arttığı bildirildi.

Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, mikro kredi projesi ile iş sahibi olup üretim yapan vatandaşların sayısının 165'e ulaştığını belirtti. Kızılcık, proje kapsamında bugüne kadar 115 bin TL ödeme yapıldığını ifade etti.



Amacın topluma balık yemekten ziyade balık tutmayı öğretmek olduğunu vurgulayan Vali Kızılcık, şöyle devam etti: "Bu proje sayesinde geliri düşük vatandaşlarımıza kredi vererek kazanç elde etmelerini sağlayacağız. El işi yapımı ürünlerin üretimi, kozmetik, iç çamaşırı, tarım ürünleri, kıyafet satışı yanında, ahşap boyama, pazarlama, kuaför, dükkân malzemesi alımı gibi dallarda müracaatların olduğu ve hepsinin karşılandığı mikro kredi projesi kapsamında bugüne kadar 115 bin TL ödeme yapılmıştır



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Trabzpn'da


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon'da.


Bir dizi açılış ve ziyaretlerde bulunmak üzere Trabzon'a gelen Erdoğan'ı, havalimanında Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak,
Trabzon Valisi Recep Kızılcık,
Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu,
Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüğolu,
Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı
AK Parti Trabzon ve Rize milletvekilleri,
kurum amirleri ve partililer karşıladı.
Başbakan Erdoğan ile birlikte Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ve
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nüket Hotar'da Trabzon'a geldi.

Bir dizi temas ve açılışlarda bulunmak üzere Trabzon'a gelen Başkan Recep Tayyip Erdoğan,
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nce kendisine verilen fahri doktora ünvan belgesi taktim törenine katılark iç ve dış sorunlarla ilgili bir konuşmanın ardından toplu açılışlar ve TOKİ Anahtar Teslim Töreninde katıldı

Trabzonspor Teknik Direktörü Güneş: "En Büyük Beklentim Stadyum" Trabzonspor Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu, Genel Sekreter Hasan Yener Ve Teknik Direktör Şenol Güneş, Trabzon Valisi Recep Kızılcık'ı Ziyaret Etti. Şenol Güneş, Ziyarette Yaptığı Açıklamada, Trabzon'un Futbolla Yatıp Futbolla K

Güneş, "Trabzon'un yeni bir Stadyumunun olmasının kaçınılmazdır. Antrenör olarak en büyük beklentim. bu şehre artık sanayi yatırımının değil, stadyum yatırımının olacağını düşünüyoruz. Bu konuda biraz daha gayretli olmamız gerekmektedir.



Şenol Güneş: "Hatalı Benim."
Şenol Güneş, Başbakanın Spor Camiası ile yaptığı toplantıya katılmamasıyla ilgili kendisinin hatalı olduğunu, "zira davet aldığım halde toplantıya katılıp katılmayacağımı bildirmemiştim.
Haliyle kayıtlarda adım geçmeyince de toplantıya iştirak edemedim dedi.

haftanın yazısı - Harun Yavruoğlu

.





Sanat Aklın mucizesidir.
Sanatçı, düşüncesiyle yaşamı çelişmeyen insandır.
Ahlaki normlar onun kırmızıçizgileridir.
Değer yargıları kişisel veya yerel değil,
evrenseldir.
Şahsi ikbal ve itibar beşinde koşmaz.
En temel ilkesi haksızlık etmemek,
Haksızlığa karşı koymak,
kendine olan özsaygısını yitirmeden hayatını örnek insan olarak yaşamasıdır.
Tarafsızdır kararlarında.
Hiçbir çıkar ve menfaatlerle satın alınamayacak kadar
Kendisi olarak yaşar hayatını.
Öncelikle, bir insan olarak kendisine ve ait olduğu topluma karşı duyarlıdır.
Yani bir başka ifadeyle adam üstü adamdır sanatçı.
Oysa biliyoruz ki, toplumumuz;
her geçen gün ahlaki değerlere ve sanata biraz daha ilgisiz kalmaktadır.
Biliyoruz ki, insanlar her gün daha çok; dolar Euro biriktirmekte,
vergi vermemekte,
insanlara ve yaşadıkları çevreye ölümcül zararlar vermektedir.
Özellikle son yıllarda kültür seviyesiyle değil, seviyesizliğin ürkünçlüğü çıkar ve menfaatlere imkân sağlar olmaktadır.
Her geçen gün bireysel silahlanma çoğalırken,
Maalesef bireyin okumakta olduğu kitaplarda artış gözlenmemektedir.
İşte sanatçının ışığını tutacağı karanlığın derinliği böylesine vahimdir.
İçinden bu halde çıkılamaz karmakarışık bir haller içindeyiz.
Kafamız karışıktır.
Sanat kavramının en çok yozlaştırıldığı sanatçının horlandığı bir toplum olmuştur ülkemiz.
İçimizdeki sahtekârlık, İçinde yaşadığımız topluma da bulaşmış vaziyettedir.
kayırma,
rüşvet,
yalan,
şöhret ve
sansasyon hep vitrin malzemesidir bizde.
Liyakat değil, riayet ve sadakat döneminden geçmekteyiz.
Estetik bilinçten yoksun,
Kültürsüz,
ilgisiz,
bilgisiz,
insanlar ülkesine dönüşmekteyiz.
Mahareti:
Akl,
zeka
bilgi,
görevine ilgi değil,
şekliyle, şemalıyla ölçülmektedir artık.
Topçular,
Popçular,
Hipopçular çağında yaşıyoruz zamanı.
Artık bırakın sanatçıyı,
Yani elleriyle ve kalbi ve aklıyla üreten bilge insanı bırakın.
Elleri nasırlı kafası çalışan ustalar da artık itibarsızdır bu devirde...
Bu devirde garibim emekçiler de kimsesiz
ve ne yazık ki toplum da sessizdir...
Arayanı yoktur onca yitiklerin...
İşte sanat, yeniden bir şeyler söyleyecektir.
Yeniden toplumsal gereksinimlerini üretecektir.
“Bu böyle gitmez!” diyecektir. Demelidir.
Eşiz bir düşünce, büyük bir emek
ve sevgiyle kurtulacaktır illetlerinden bu millet.
Sanat kalıcıdır çünkü.
Sanatçı şöhret düşkünü değildir çünkü.
Hedef adamıdır.
Yandaş ve yalaka değildir.
Kavgayı sevmez, kavgadan kaçmaz.
Ağzını açmadan konuşur çünkü.
Belli bir ideolojisi vardır, sağa sola çekilemez.
Yönlendirilmeye gelmez, yönlendirir.
Kitleleri ardından sürükler.
Saygı ve sevi ve itimat uyandırır.
Toplumu daima büyük hedeflere taşıyan bir kimliktir.
Euro veya dolar züppesi hiç değildir.
Para biriktirmek, zengin olmak çocuklarının uçak gemi alma telaşında da değildir.
Sokak soytarısı ya da kabadayısı da değildir.
Sanat insanın akıl ve duygu tarafıdır.
Estetik, ince ve güzel tarafıdır.
Yüksek insani duygular taşıyan ve kimseye haksızlık etmeden yaşayan, insani değerlere değer veren kişidir.
Yani insanüstü insandır sanatçı.

11 Haziran 2010 Cuma

merhaba sigara elveda hayat-harun yavruoğlu




Çelişkiler yaşamaktayım.
Kim haklı kim haksız?
Ne doğru ne yanlış? Anlamak ve ayıklamak zor...
Adı: Ahmet Türk.
Ama aslı astarı Kürt.
Üstelik Kürtler arasında Abdullah Öcalan’dan sonra en çok sevilen insan.
Hatta Türkiye genelinde sevilen bir şahsiyet.
Çünkü Ahmet Türk:
Sakin tabiatlı.
Olgun tavırlı.
Uzlaşmacı.
Kapatılan Barış ve Demokrasi Partisinin diğer eş başkanları gibi: kan, kin, intikam zırvalarını ağzına almayan bir sağduyu sahibi.
Fakat gel gör ki; siyaset, bu sağduyu sahibi, bu makul insana yasaklanırken,
sayıp sövenler hala milletvekili.
Teröre açıkça her türlü destek vermelerine rağmen milletvekili.
Ve üstelik dokunulmazlıkları bile var.
Dedim ya kafam karışık...
Kafam karışık...
Belli ki aklım ermiyor bu iyi, kötü doğru, yanlış tasnifine.
Tam da bu sırada bir Neşat Ertaş türküsü tutturasım geliyor:
“Cahilim dünyanın nesine kandım...”
Devlet Muş’ta görülmesi gereken bir davayı güvenlik gerekçesiyle Samsun’a alıyor.
Ama ilgililer, güvenlikle ilgili nedense hiçbir önlem almak ihtiyacı duymuyor.
Bunun sonucu olarak sözde milli hissiyatı coşan, aklını bilmem ama belli ki bileği kuvvetli bir zatın hışmına da uğruyor Ahmet Türk.
Yaşlanmaya yüz tutmuş dedesi yaşındaki eski Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Türk’ü; eşek sudan gelinceye kadar, pardon polis gelinceye kadar bir güzel dövüyor.
Bunun üzerine olay mahallinde bulunan Sırrı Sakık ve diğer Kürt kökenliler de başta devlet olmak üzere her kesime ağza alınmayacak hakaretler sallıyorlar...
Ardından Baydemir; Diyarbekir’den babalanıyor...
Yine ağzını ve orasını burasını bozuyor.
Ve Hitler’e rahmet okutacak tehditler savuruyor.
“Ne Karadeniz, ne Ege ne Marmara kalır...” diyor.
Ama o da hala belediye başkanı.
Emrinde devletin araçları,
İş makineleri...
Yüzlerce çalışanı...
Amma velâkin, onca yumruğu yiyen Ahmet Türk, yine sağduyulu...
Bir tatsızlık çıkmasın yaklaşımıyla tansiyonu düşürmeye çalışmakta.
Fakat, ne hikmetse siyaset yapması yasaklanan o.
Tehlikeli görülen yine o.
Yoksa bizim göremediğimiz başka hallerimi mi var bu Ahmet Türk’ün.
Dedim ya, kafam karışık...
Gelelim şu yumrukçuya:
Sevgili Atilla Atamer’in dediği gibi “ne mutlu kafana!” .
Aklın sıra Türkiye’nin onurunu kurtarıverdin.
On binlerce askerin, onlarca skorskylerin ve topların yapamadığını yaparak Kürt meselesini birkaç yumrukla çözüverdin.

haftanın fotoğrafları


Şiir tadındadır yaylaları karadenizin.İşte Tonya Hoşarlı yaylasından bir kaç görüntü.Fotoğraflar: Harun Yavruoğlu

7 Haziran 2010 Pazartesi

haftanın yazısı - harun yavruoğlu


Ah İstanbul!


Çağları değiştiren şanı yüce.
Padişahlar, vezirler yetiştiren bilge.
“Taşı toprağı altın” aşkın öznesi İstanbul.
Suretine onca şiirlerin yazıldığı,
şarkıların söylendiği başka bir kent yoktur sen gibi İstanbul.
Ve hatta bir kadın bile yoktur senin gibi sevilen bu cihanda.
İmparatorluklar incisi, entrikalar birincisi.
Ve sevgilinin sevdasını elinden alan aşüftesin aynı zamanda İstanbul.
Bakmalara doyulamayan, gözler kapalı dinlenilen, Nazım’ın dokuz tepeli şehrisin aynı zamanda İstanbul.
Ve de aşkın ve nefretin kardeş,
kardeşin kardeşe düşman,
gözyaşının kan olup aktığı bir şehirsin İstanbul.
Kâğıt, kalem ve mürekkeplerin pınarı,
sanatın ve sanatçının gönül efendisisin.
Avrupalısın...
Asyalısın...
Cahilsin, evliyasın...
Gelişmişsin...
Geri kalmışsın İstanbul.
Yer yer kilise.
Şalolum.
Her yer camisin.
Kürtsün,
Gücüsün,
Lazsın,
Türksün, popsun, popülersin İstanbul.
Ve Türkan Şoray’ların, Ayhan Işık’ların, Fatma Girik’lerin, yani esas oğlanların, jönlerin şehri.
Ve ayın ve güneşin dostu.
Vapur vapur yolcu...
Balık balık ızgara ...
Gazete gazete, kitap kitap ve hece hece
‘Güzel Türkçe’sin İstanbul.
Bir yanın gündüz bir yanın gece(kondu )
Bir yanın efendi, bir yanın köle.
Bir yanın cellât, bir yanın şefkat.
Bir yanın yalan, bir yanın gerçektir İstanbul.
Şehirlerin efendisisin...
Efendilerin şehrisin.
Altında Yerebatan sarayı ve mafya alemleri...
Üstünde alemin hayran olduğu: Sultanahmet, Ayasofya, Kızkulesi, Topkapı...
Gelmesem de, görmesem de, benim de şehrimsin,
hemşerimsin benim de.
Hatsın, hattatsın, ebrusun, resimsin, sanatsın İstanbul.
Beyoğlu,
Beylerbeyi’sin.
Laiksin...
Dincisin
Dinercisin...
Dilencisin...
Öğretmensin...
Öğrencisin İstanbul.
Lakin yine de gönlü bol...
“Kim olursan ol, yine de gel!”
“Gel!” diyenimsin İstanbul...