bu bir haber sitesidir

7 Haziran 2010 Pazartesi

haftanın yazısı - harun yavruoğlu


Ah İstanbul!


Çağları değiştiren şanı yüce.
Padişahlar, vezirler yetiştiren bilge.
“Taşı toprağı altın” aşkın öznesi İstanbul.
Suretine onca şiirlerin yazıldığı,
şarkıların söylendiği başka bir kent yoktur sen gibi İstanbul.
Ve hatta bir kadın bile yoktur senin gibi sevilen bu cihanda.
İmparatorluklar incisi, entrikalar birincisi.
Ve sevgilinin sevdasını elinden alan aşüftesin aynı zamanda İstanbul.
Bakmalara doyulamayan, gözler kapalı dinlenilen, Nazım’ın dokuz tepeli şehrisin aynı zamanda İstanbul.
Ve de aşkın ve nefretin kardeş,
kardeşin kardeşe düşman,
gözyaşının kan olup aktığı bir şehirsin İstanbul.
Kâğıt, kalem ve mürekkeplerin pınarı,
sanatın ve sanatçının gönül efendisisin.
Avrupalısın...
Asyalısın...
Cahilsin, evliyasın...
Gelişmişsin...
Geri kalmışsın İstanbul.
Yer yer kilise.
Şalolum.
Her yer camisin.
Kürtsün,
Gücüsün,
Lazsın,
Türksün, popsun, popülersin İstanbul.
Ve Türkan Şoray’ların, Ayhan Işık’ların, Fatma Girik’lerin, yani esas oğlanların, jönlerin şehri.
Ve ayın ve güneşin dostu.
Vapur vapur yolcu...
Balık balık ızgara ...
Gazete gazete, kitap kitap ve hece hece
‘Güzel Türkçe’sin İstanbul.
Bir yanın gündüz bir yanın gece(kondu )
Bir yanın efendi, bir yanın köle.
Bir yanın cellât, bir yanın şefkat.
Bir yanın yalan, bir yanın gerçektir İstanbul.
Şehirlerin efendisisin...
Efendilerin şehrisin.
Altında Yerebatan sarayı ve mafya alemleri...
Üstünde alemin hayran olduğu: Sultanahmet, Ayasofya, Kızkulesi, Topkapı...
Gelmesem de, görmesem de, benim de şehrimsin,
hemşerimsin benim de.
Hatsın, hattatsın, ebrusun, resimsin, sanatsın İstanbul.
Beyoğlu,
Beylerbeyi’sin.
Laiksin...
Dincisin
Dinercisin...
Dilencisin...
Öğretmensin...
Öğrencisin İstanbul.
Lakin yine de gönlü bol...
“Kim olursan ol, yine de gel!”
“Gel!” diyenimsin İstanbul...